Dünyada iz bırakmak en büyük hedefim
Can Saraç 16 yaşında, yetenekli bir piyanistimiz. Kendinden yaşça büyük birçok rakibini geride bırakarak 4 Kasım’da, İtalya’da düzenlenen Piano Academy Eppan yarışmasında birinci oldu. Dünyanın en prestijli müzik ödüllerinden birine layık görülen genç piyanist “Disiplin şart. Her gün bu işe konsantre olup piyano çalışmak gerekiyor” diyor.
İtalya’da düzenlenen Piano Academy Eppan yarışmasına katılarak Arturo Benedetti Michelangeli Ödülü’nün sahibi olan 16 yaşındaki Türk piyanist Can Saraç, adını tüm dünyaya duyurdu. Farklı ülkelerden 16-30 yaş arası piyanistlerin katıldığı organizasyonda Saraç, 5 bin euro’luk ödülün de sahibi oldu. 5 yaşından beri piyano çalan genç müzisyenle kendi okulunda, yani Ataköy Kültür Koleji’nde buluşuyoruz. Önce okuldaki Bösendorfer marka, beyaz piyanonun başına geçip bize mini bir konser veriyor. Chopin, Brahms, Satie... Hangi ünlü müzisyenin adını söylesek aklından çalıyor. Ardından başlıyoruz onunla sohbete...
Piano Academy Eppan prestijli bir yarışma. Büyük ödülü aldığında neler hissettin?
Çok gururlandım. Çünkü orası saygın bir akademi ve dünyanın en seçkin hocaları tarafından değerlendirme yapılıyor. Bu ödülü kazanan ilk Türk olduğum için çok mutluyum. Yarışmaya en başta 16-30 yaş arası 24 piyanist seçildi. Sonra 6 kişi final konserine kaldı. İçlerindeki en genç müzisyen olup büyük ödülü kazanmak beni çok mutlu etti.
Piyanoya aşkın nasıl doğdu?
3,5-4 yaşlarımdayken ailem sanatsal yönümün kuvvetli olduğunu düşünüp beni önce resim kursuna yazdırdı. Fakat oradaki öğretmen “Bu kadar küçük yaştaki bir çocuğun resim eğitimi alması yaratıcılığını kısıtlayabilir” dediği için beni müziğe yönlendirdiler. Bir piyano kursuna gitmeye başladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın sınavlarına girdim ve kazandım. ğını kısıtlayabilir” dediği için beni müziğe yönlendirdiler. Bir piyano kursuna gitmeye başladım. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın sınavlarına girdim ve kazandım. O zamanlar 5,5 yaşındaydım ve okuma yazma bile öğrenmeden nota okumaya başladım.
Bu aldığın birincilik neden önemli?
Ne kazanmış oldun?Dünyaca tanınan bir akademi olduğu için bir piyanist olarak bilinirliğimin artması açısından önemliydi. Bu çok önemli değil ama maddi olarak da birinciye 5 bin euro ödül veriyorlar. İnsanlar sizin nasıl çaldığınızı gördüğü için ileriki sezon konserlere davet ediyorlar. Diğer yandan Eppan, Kuzey İtalya’da küçük bir şehir. Ödüle ismi veren Arturo Benedetti Michelangeli zamanında Eppan’da yaşamış çok ünlü bir piyanist. Hatta bu akademi bizi müzisyenin öğrencileriyle ders yaptığı Paschbach Kalesi’ne davet etti. Orada Michelangeli’nin piyanosuyla bir performans sergileme fırsatı da buldum. Bu da çok kıymetli bir şey çünkü benim en sevdiğim piyanistlerden biri.
Bir taraftan eğitim hayatın da devam ediyor değil mi?
Şu an İstanbul’da Kültür Koleji Anadolu Lisesi’ne gidiyorum. Bir yandan da Münih Müzik ve Sahne Sanatları Üniversitesi’nde 3’üncü senemdeyim. Profesör Michael Schäfer’ın öğrencisi olarak devam ediyorum. Ayda 2-3 kez derslerim için Münih’e gidip geliyorum.
Zor olmuyor mu senin için hem İstanbul’da hem Münih’te okumak?
Orada üstün yetenekli genç öğrencilerin programındayım. Buradaki yarı zamanlı konservatuvarla aynı mantıkta. Okuldaki başka derslere girmeme gerek yok çünkü sadece piyano eğitimi almaya gidiyorum. Uçak yolculuğu yapmayı seven biriyim, o yüzden benim için çok da zor olmuyor.
Bu başarıyı elde etmek için nasıl bir çalışma temposu uyguladın?
Disiplin şart. Her gün bu işe konsantre olup piyano çalışmak gerekiyor. Ben okuldan sonra eve 16.00’da geliyorum. Yemek yiyip, biraz dinlenip direkt piyanonun başına oturuyorum. Okul günleri 2,5-3 saat piyano çalışıyorum. Konser, sınav gibi önemli bir şey varsa uzayabiliyor bu saatler. Tatil günlerinde genelde 6 ile 8 saat arası çalışıyorum.
Bu yoğun program nedeniyle arkadaşlarınla görüşemediğin oluyor mu?
Bazen onlar buluşuyorlar, ben konserlerim yüzünden veya programım yoğun olduğu için gidemiyorum. Ama bunun dışında kendime boş zaman yaratıyorum. Kafamı dağıtmak için arkadaşlarımla dışarı çıkıp eğleniyorum. Bazen halı sahaya da gidiyoruz ama çok dikkat ediyorum. Çünkü 2-3 sene önce bileğimi, dirseğimi ve tam omzuma yakın bir kemiği kırdım. İkisi futbol yüzünden oldu, birinde bisikletten düştüm. Artık çok korunarak, hırslanmadan, eğlencesine futbol oynuyorum. Bisiklete hiç binmiyorum.
‘Annem nazar boncuğu takıyor’
Müzik olmasaydı sence nasıl bir hayatın olurdu?
Hiç piyanoya başlamasaydım muhtemelen sporla ilgilenirdim. Eğlenmek ve kafamı dağıtmak için hep spor yapıyorum ve bunu çok seviyorum. Bence yine hayatıma normal bir okulda, lise öğrencisi olarak devam ederdim. Ama illaki bir spor dalında başarılı olmaya çalışırdım.
Yarışmalardan önce mutlaka yaptığın bir ritüelin var mı?
Konserden önce yemek yememeye dikkat ediyorum. Çünkü heyecanla birleşince mideme kramplar giriyor. Bazen kendimi kuliste volta atarken buluyorum. Ellerim genelde soğuk oluyor, onları sıcak tutmaya çalışıyorum. Eldiven takıyorum, unuttuysam ellerime üflüyorum ya da varsa kalorifere dayıyorum.
Sana uğur getirsin diye yaptığın bir şey var mı?
Annem hep ceketimin cebine ya da gömleğime nazar boncuğu takıyor. Yine batıl inanç; sahneye sağ ayakla girmeye dikkat ediyorum. Sahneye çıkmadan önce ‘Bismillah’ diyorum.
‘En iyi orkestralarla, en iyi salonlarda...’
Pek çok kişi sosyal medyaya seninle gurur duyduğunu yazdı. Böyle bir ilgi bekliyor muydun?
Güzel tepkiler alıyorum. İnsanların sanata dair başarımı takdir etmesi beni çok mutlu ediyor. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında ülkeme böyle bir başarı kazandırmaktan gurur duyuyorum.
Hedeflerin ve hayallerin neler?
Kendimi olabildiğince geliştirmek ve ülkem için değerli bir sanatçı haline gelmek en büyük hayalim. Dünyanın önemli orkestralarıyla en iyi salonlarda konserler vermek, turneye çıkmak istiyorum.
Bir konser piyanisti olarak dünyada iz bırakan müzisyenlerin arasına girmek en büyük hedefim.